25 Nisan 2015 Cumartesi

TOPLUMSAL TABAKA VE TABAKALAŞMA

TOPLUMSAL TABAKA 
VE 
TABAKALAŞMA




  Bir toplum içinde belirli ölçütlere  göre farklılık gösteren ve bu ölçütler çerçevesinde bir arada düşünülen insanların oluşturduğu  kategorilere toplumsal tabaka adı verilir.

TOPLUMSAL TABAKALAŞMA NEDİR?
  Toplumsal tabakalaşma kavramı hiyerarşik bir düzene ve toplum içerisindeki güç ve refahın bölümlenmesine, bireylerin bu bölümlenmedeki konumlarına atıfta bulunur. Kavram, sosyo-ekonomik bir içerik taşıyan sınıf kavramıyla ilişkilidir ve ekonomik, toplumsal, siyasi ve ideolojik eşitsizlikler ya da farklılıklar temelindeki sosyo-ekonomik koşulların farklı görüngüleri üzerine kuruludur. Yani tabakalaşma genellikle ekonomi, prestij, iktidar, güç ve eğitim gibi ölçütlere göre gerçekleşir.

TABAKALAŞMA NİÇİN PİRAMİTLE GÖSTERİLİR?
  Tabakalaşmanın piramitle gösterilmesinin nedeni, nüfusun yoksul olan bölümünün piramidin tabanı gibi geniş yani kalabalık, orta tabakanın daha tenha , üst tabakanın ise piramidin tepe kısmını  ifade edecek kadar az olmasıdır.

  Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde orta tabaka geniş değildir. Bu ülkelerde tabakalaşma piramidinin tabanı geniş,  orta kısmı dar bir sürahi şeklini alır. Gelişmiş ülkelerin tabakalaşma piramidinin ise alt ve üst ucu sivri , ortası şişkindir. Çünkü bu ülkelerde çok zengin ve çok yoksul olanların oranı azdır. Nüfusun hemen tamamına yakını orta gelir düzeyindedir.






 






















tabakalardaki farklılaşmalar
  Toplumlardaki orta tabaka, genellikle gelir düzeyi çok fazla ya da çok az olmayan insan ve gruplardan oluşur. Günümüz toplumlarında dikey hareketlilik fazla olduğundan, insanların alt tabakadan orta tabakaya çıkma şansları daha yüksektir. Orta tabakanın bu yolla genişlemesine orta tabakalaşma adı verilir.

  Orta tabaka, her toplum için bir denge unsurudur ve toplumsal gelişmenin hem gerekli ortamını sağlar hem de onun ölçüsüdür.Bu yüzden toplumlar, orta tabakanın genişletilmesi için sosyal güvenlik ve eğitime önem verirler. Eğitim yoluyla insanların dikey hareketliliği sağlanır, iş bölümü gerçekleştirilir.
 
TABAKALAŞMA TÜRLERİ
¢Tabakalar arasında geçişleri esas alarak üç tür tabakalaşmadan söz edilebilir. Bunlar;
¢1)kapalı,
¢2)yarı kapalı,
¢3)açık sınıf tabakalaşmasıdır.




















KAPALI TABAKALAŞMA 
  Kapalı tabakalaşma, tabakalar arası geçişin olanaklı olmadığı bir sistemdir. Kölelik ve kast sistemleri, kapalı tabakalaşma örnekleridir. Köle, toplumsal norm ve değerlere göre bir başkasının malı olan kimsedir. Kapalı tabakalaşmanın olduğu bir başka sistem, kast sistemidir. Kast sisteminin klasik örneği Hindistan’ta ortaya çıkmıştır. Kast sistemi, Hinduizme dayanır. Sistemi oluşturan temel katmanlar şunlardır:

 ¢Brahmanlar(rahipler, öğretmenler),
¢Kshatriya (Kşatriyalar) (savaşçılar, askerler, soylular),
¢Vaisyalar (tüccar ve zanaatkarlar) ,
¢Sudralar (köylüler ve hizmetkarlar),
¢Paryalar (Hiçbir kasttan olmayan, sistem dışına itilen kişiler.)
¢Dinsel nedenlerden dolayı her birey, kendi kastı içinde kalmak zorundadır ve kast üyesi olarak belirlenen görevlerini yerine getirmelidir.

YARI KAPALI TABAKALAŞMA (ZÜMRE SİSTEMİ)
  Tabakalar arası geçişin çok az olduğu bir sistemdir.8. yüzyılda ortaya çıkan yarı kapalı tabakalaşma, Batı Avrupa’da doğup gelişmiştir. Bu tabakalaşma tipindeki başlıca tabakalar soylular, rahipler ve köylülerdir. Tabakalar birbirinden kesin sınırlarla ayrılmıştır. Tabakalar arasında geçiş, bunu yapmakla yetkili otorite tarafından gerçekleştirilebilir. 





















  Her tabakanın hak, yükümlülük ve ayrıcalıkları yasalarla belirlenmiştir. Soylular yönetim, rahipler halkın dinsel gereksinimlerini karşılama, köylüler ise soylularla rahiplere hizmet etme görevlerini yerine getirirler. Toplumsal iş bölümü bu üç tabaka arasında gerçekleştirilmiştir. Tabakalar aynı zamanda birer siyasal gruptur.

AÇIK SINIF TABAKALAŞMASI
  Açık sınıf tabakalaşması (sınıf sistemi), sanayileşmenin toplumsal yapıda yol açtığı önemli değişiklikler sonucu ortaya çıkmıştır. Tabakalar arası geçişin serbest ve hızlı olduğu bir sistemdir. Rekabete dayanır ve hukuken eşitsizliği kabul etmez. Bu sistemde kişisel beceri, gelir ve eğitim gibi etkinlikler, sınıf değişimini sağlar.

  Sanayi toplumunun özelliklerine paralel olarak sınıflar; üst , orta ve alt sınıf olmak üzere ekonomik ve sosyal ölçütlere göre ayrılır.  Günümüzün demokratik toplumlarındaki tabakalaşma , açık sınıf  tabakalaşması  esasına dayanmaktadır. Yasalar önünde eşitlik, fırsat eşitliği, kişisel girişim özgürlüğü, siyaset, ekonomi ve eğitimde sınırlamaların en alt düzeyde olması, demokratik toplumlardaki sınıf sisteminin temel ilkeleridir.

  Demokratik toplumlarda, üst tabakanın iki sınıfı arasında farklar vardır. Üst tabakanın üst sınıfında olan kişilerin sanat, servet gibi alanlarda birikimleri, yerleşmiş köklü gelenekleri ve davranış kalıpları vardır. Üst tabakanın alt sınıfı bir ya da iki kuşak içinde yükselmiş, bu tabakanın yerleşmiş köklü gelenek ve davranış kalıplarını benimsemiş  olan ailelerden oluşur.

















  




  Orta tabakanın üst sınıfı; yüksek devlet memurlarını, özel kesim yöneticilerini ve serbest meslek mensuplarını kapsar. Orta tabakanın alt sınıfında düşük maaş alan devlet memurları, eğitimli işçiler ve tüccarlar yer alır.

  Alt tabakanın üst sınıfını niteliksiz işçiler, küçük      boyuttaki tamirci ve çiftçiler oluşturur. Alt tabakanın alt   sınıfında ise asgari ücretle çalışan işçiler, topraksız ya da az toprağı olan köylüler, geçici işlerde çalışanlar,   mevsimlik işçiler ve işsizler bulunur.  



                                                                                                                                                                                                               










BU RAĞBET KİME?

  Hoca Emin Efendi okumuş, güzel konuşan bir kişidir. Kurtuluş Savaşı sırasında yaptığı konuşmalarla Akşehir cephesinde halkı bilinçlendirmeye çalışır. Bir gün camide halkla konuşurken İsmet İnönü gelir. Bu cesur adamı yanına çağırtır ve nereli olduğunu sorar. Hoca Emin Efendi, Isparta’dan olduğunu söyler. Yollar güvenilir olmadığından İsmet Paşa ‘Buraya nasıl geldin? diye merakla sorar. Aldığı yanıt ‘Eşeğime binerek.! olur. İsmet Paşa ‘Ben sana bir at vereyim. Onunla dolaşıp halkı aydınlatmaya devam et.’ der ve ona bir at vermelerini emreder. Emin Efendi ata şöyle bir bakıp ‘Paşam, sağ olun, var olun ama üzerindeki damgadan atın askeriyeye ait olduğu belli. Bu atı benim elimden alırlar, üstelik suçlu duruma düşerim.’ diyerek paşadan kendisine bir belge vermesini ister. İsmet Paşa, vereceği belgeye ‘Bu atı askeriye Emin Efendi’ye vermiştir, onu kimse elinden alamaz.’ diye yazar ve imzalar. Emin Efendi teşekkür eder ve atıyla yola çıkar. Bu beldeye geldiğinde jandarmalar kendisini durdurup  atın askeriyeye ait olduğunu, onu hemen kendilerine teslim etmesi gerektiğini söylerler. Emin Efendi, hemen cebindeki belgeyi çıkarıp onlara gösterir. Jandarma komutanı, İsmet Paşa’nın ismini ve imzasını  görünce esas duruşa geçip Emin Efendi’yi yolcu eder. Emin Efendi, biraz uzaklaşınca geriye baktığında jandarmaların hala selam duruşunda olduğunu görür ve atının kulağına şunları fısıldar: ‘Hiç gururlanma! Bu rağbet ne sana ne de bana, cebimdeki kağıda.’
                                                                            
                                                                          YE KÜRKÜM YE     
  Davet edildiği düğün ziyafetine gündelik elbiseleri ile gidince kimse Nasrettin Hoca’ya aldırış etmez. Canı sıkılır Hoca’nın. Bir koşu evine gidip bayramlık kürkünü geçirir sırtına ve düğün yerine döner. Düğün sahipleri onu kürküyle görünce büyük bir saygı gösterirler. Başköşeye oturturlar, önüne tabak tabak yemekler sıralarlar. Hoca, kürkünün ucundan tutup çorba tasına daldırır ve birden: ‘Ye kürküm ye.’ diye bağırmaya başlar. Şaşırıp sorarlar: Ne yapıyorsun Hoca Efendi, kürk yemek yer mi hiç?’ Hoca gülerek ‘Madem ki bütün saygı ve ikram kürküme yapılmıştır. Öyleyse yemeği de o yesin.’ der.